Başlığa karar vermeden önce yazmaya karar verdim. Çok uzun zamandan beri odamda vakit geçirmediğimi farkettim ve bilgisayarımı odamdaki masama koyarak uzun soluklu sessizliğime son vermek için kendime güzel bir müzik açıp başladım yazmaya. Aslında yazacak çok konu var ekolojiden siyasete, kitaplardan felsefeye, bebeklerden evliliğe, tasarımdan yozlaşmaya her türlü şey hakkında hepimiz gibi fikirlerim çok fazla. Ama bugün günlük yazar gibi yazmak istiyorum.
Anneannemin büyük salonlu, loş ışıklı, İstanbul geneline göre yüksek tavanlı sayılabilecek, mobilyalarını annemin daha 2 sene önce değiştirdiği ve sonrasında evin 80'ler tarzındaki havasından sıyrılıp şimdinin genç modern ama sıcak bir evi haline gelen, kendimi bildim bileli hep çok sevdiğim ama biraz da ürktüğüm Maltepe'deki evine uğradık. Her cumartesi sabahı yaptığımız anneanne kahvaltısına eklenen, Güler hanım için çok önemli olan, bizim sadece bir saatimizi alan ama onunla geçirdiğimiz zamanın ne kadar kısa olduğunu bildiğimizden bizi de çok mutlu eden bir 60 dakikaydı. Tam da 60 dakikaydı gerçekten. Anneannem benim canımdır. Hepimizin öyledir zaten eminim. Onlar torunlarına çocuklarından daha düşkündür. Tabii ki çocukların yeri başkadır ama ne bileyim insan o sevgiyi o kadar derinden hissediyor ki... Anneannemin "Canım beni ara lütfen olur mu?" deyişi içimi acıttı. Çok büyük acımasızlık. Evden dışarı çıkması neredeyse imkansızlaştı çünkü... Eli senelerce ekmek tutan; 20 sene önce kaybettiği ilk ve tek sevgilisi, büyük aşkı dedeme gül gibi bakan 80 yaşını deviren canım anneannem yarısı iflas eden akciğerleri, fazla kilosu, şeker hastalığı ve sık sık tekrarlayan enfeksiyonları sebebiyle 2 kat merdiveni inip çıkacak durumda olmadığı için artık dışarı çıkamıyor. İnsan hayatı değişiyor. Çok çabuk tükeniyoruz. Bunu farkedip kendimizi sağlıklı, dinç, mutlu tutmamız gerekiyor.
Anneannemden çıktığımızda bana hüzün çöktü. Belki de Pazar günü sendromu. Aslında işimi çok seviyorum ama şuan üzerinde çalıştığım projeyi hiç sevmediğimden olsa gerek 2 haftadır bir arpa boyu yol katedemedim. Ama yapacak birşey yok işin bitmesi gerekiyor. Bitireceğim. Bir yandan da aklımda sürekli gezmek var. İşim ile gezme fikrini nasıl bağdaştırabilirim bilmiyorum. Ama sonunda yapacağım şey budur. Sanırım bu konuda kararlıyım. Ben kararlılık halimdeyken hiçbirşey benden kaçamaz ama ne yazık ki bu halim pek uzun sürmüyor:) Sanırım çağımızın insanıyım tam anlamıyla. Herşey o kadar çabuk tüketiliyor ki ben de kararlarımı çok kolay tüketebiliyorum. Tabi bunu yapmak aslında insana zarar da veriyor bir yandan. Çünkü her defasında kendime olan güvenim azılıyor. Daha da kötüsü bunu bilmek ve bile bile bu durumu her defasında yaşamak. Bu sefer yazdığım ve internette paylaşığım için belki de vazgeçer bu huyumdan kendime verdiğim sözleri tutarım.
Güzel bir Pazar akşamı olsun herkes için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder